14 Şubat 2012 Salı


Karlı bir İstanbul akşamında, aile bir arada. Bizim aile kolay kolay bir araya gelemiyor.Annemler Çanakkale’de , kardeşim Belçika’da , ben de İstanbul’da yaşadığımdan dolayı toplanmak biraz zor. İşte senenin o nadir günlerinden biri ; herkes yemek masasının etrafında yerini almış.Masanın üstünde çeşit çeşit leziz anne yemekleri . Benim yüreğim pırpır, gözlerimde hınzır bakışlar. Daha fazla tutamayacağım içimde ve baklayı çıkarıyorum:

-Hindistan’a gidiyorum, tek başıma. Kocaman bir gülümseme yüzümde, sürpriz yapmayı hep sevdim ben.

Annemlerden hafif şaşkınlık nidaları geliyor önce sonra da;

-Niye Hindistan’a gidiyorsun ki? Gittin daha önce oraya. Zanzibar’a gitsene!

-????

-Geçenlerde belgeselde seyrettik çok güzeldi.Neyse sen git Hindistan’a Zanzibar’a beraber gideriz ,hatta seneye gidelim.

Ben bir yandan şaşkınlığımı atmaya çalışırken bir yandan da  ‘Tabii, neden olmasın…’ gibi bir şeyler geveliyorum ağzımda. Al sana sürpriz diyorum içimden.

İşte böyle dostlar , bugün gidiyorum ben Hindistan’a üç haftalığına ve yüreğim pırpır çok heyecanlıyım bu yolculuk için, yol için…

Bugün Mumbai’a uçuyorum ,orada 1gece kalıp Goa ‘ya gideceğim . Oradan da kıyıdan kıyıdan Kerala’ya doğru ilerleyeceğim. Nereye gittiğimin veya nereye vardığımın değil, asıl olanın yol olduğunun bilincinde… …Amaçsız, hedefsiz , beklentisiz olabildiğince Renkleri, kokuları duyumsayarak, akarak nefesle .

Elimden geldiğince paylaşacağım bu sefer fiziksel olarak da yaptığım yolculuğumu bu blogda. Katılırsanız siz de benim bu macerama ne mutlu banaJ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder