31 Temmuz 2012 Salı

Tapınaklar Kenti Hampi

Issızlığın ortasında, toprak yolun kenarındaki bir motel/ restaurant /dinlenme tesisi , her üçü de olan bir yerdeyim. Beyaz florasan ışığı altında plastik masalarda karşımdaki çiftle sohbet ediyorum. Gün batmadan önce geldiğimiz yerde neredeyse gece yarısı olmak üzere. Bütün masalar  benim gibi Hampi'ye otobüs bekleyenlerle dolu. Çok yorgunuz ve florasan ışığının  hiç kesilmeyen dövmeci iğnesi sesi sinirleri dağlıyor. Çok geçmeden tesis kapanıyor ve kendimizi dışarıda buluyoruz. Sırt çantaları üstünde konfor arayışları... Neyse ki bir otobüs yanaşıyor, tamamı yataklı ,beni bir korku sarıyor. Terzi ve söküğü misali ben gene bileti almakta geciktim ve oturmalı koltuğum var fakat tanıştığım herkes yataklı koltukta gidiyor. Ya yataklı otobus once gelirse ve ben gece yarısı , tek başıma yolun ortasında kalırsam korkusu.....Çok geçmeden birileri beni Jim'le tanıştırıyor ve neyse ki onun da durumu benimle aynı. Bir oh çekiyorum.
Otobüs sonunda geliyor ve gecenin karanlığında tıngır mıngır , ışıksız kasabalardan, köylerden geçerek Hampi'ye doğru yol alıyoruz.
Hampi'ye vardığımızda  ateşin kızıllığını giymiş kayalar,ulu tapınaklar  ve otobüsün çevresinde otel satmaya çalışan gürültücü rikşavcılar karşılıyor bizi.
Volkanik alan üzerine kurulmuş olan şehir tapınakları ve renkleriyle nefes kesiyor .Bana Kapadokya'yı anımsatıyor.
 En geniş Unesco Dünya Mirası ünvanlı (26kmkare) köyün tarihi MÖ1. yy'a kadar uzanıyor . Ama görkemli yapıtları  1336'dan 1565 yılına kadar hüküm süren Vijayanagara İmparatorluğu'na dayanıyor. Hampi Dekkan Sultanlığı tarafından alınana dek imparatorluğun başkentiymiş. Vijayanagara , zafer şehri  demekmiş.Şehirde 2000'İn üstünde tapınak, 4000'in üzerinde de açık hava tapınağı varmış . Tapınaklar ve şehir Dekkan Sultanlığı istilası sonunda terk edilmiş. Bugün köyün içinde Virukpasha , Shiva Tapınağı dışında hiçbir tapınakta ibadet yapılmıyor. Çünkü Dekkanlar tüm tapınaklara zarar vermişler. Tanri heykellerine en ufak verilen zarar bile o tapınağı kullanılamaz hale getiriyor.
Bugünkü köye, eski şehre tekrar 19. yy'da yerleşim başlamış. Yeniden yerleşimciler, 14. yy ve 16.yy 'lar arası inşa edilmiş tapınak dükkanlarına yerleşmişler. İki tapınak arasındaki uzun yol pazar yeriymiş ve uluslararası ticaret yapılırmış. Ticaret değişim usuluymus.Kurnaz Italyanlar ve Portekizliler atları mücevherlerle değiştirirlermiş.Alan Unesco Dünya Mirası ilan edildiği için , köylüler yerleştikleri bu dükkanları boşaltmak zorunda ama hükümet köylülere yaşayacak yer göstermeyip sadece'gidin!' demekle yetinmekte. ( bu senaryo pek tanıdık)
Koyun merkezinde kalan ve hala aktif olan tek tapınak Virupaksha Tapınağı,7. yy'a dayanıyor ve geçen yüzyıllar içinde eklemelerle 16.yy'da bugünkü halini almış. Tapınak tanrı Shiva ve yerel tanrıça Pampa'ya  adanmış. Bitip tükenmez taş oymalarıyla göz alan tapınakta bolca maymun var ve hiç de çekingen oldukları söylenemez. .Tapınağa Hindistan'daki tüm tapınaklar, evler ve pek çok dükkanda olduğu gibi ayakkabıları çıkarıp girebiliyorsunuz. Tapınağa girdikten sonra büyük bir avlu karşılıyor burada turizm danışma merkezi var ben de buradan kendime bisiklet turu alıyorum. Bu kadar büyük bir alanı görmek için en uygun olanı. Farklı yüzyıllara tarihlenen pek çok tapınak görüyoruz; fil başlı sempatik tanrı Ganesh, bol avatarlı  tanrı Vishnu'nun göz alıcı tapınağı Vithala, yeraltı tapınağı v.b . tapınakların iç tarafları karanlık ve serin artık tanrıların değil de yarasaların evi, derine indikçe yarasa dışkısının kokusu burun direğini kırıyor.
Lotus Mahal, Fil Ahırları, Kraliçenin Hamamı....... Volkanik taş temelli sarayın ve binaların üst kısmı sandal ağacından inşa edilmiş ama ne yazık ki geriye ahşap bir şey kalmamış.Açıkçası kaç tapınak ziyaret ettiğimizi unuttum, 2000'in üstüne tapınak olan bir şehirde ve 330 milyon tanrılı bir ülkede. Yanlış yazmadım aslında binleri,33 milyonu da duydum ama 330 milyonun açıklamasını  sevdim. Şöyle ki; eski zamanlarda yeryüzünde 330 milyon canlının yaşadığına  ve tanrının da her canlının içinde var olduğuna inanılırmış. Yani tüm canlıların tanrı olduğuna...
Her tapınağın merkezindeki açık alan tören yeri yani dans pisti, kraliyet ailesi dans gösterisi izlermiş . Ayrıca tapınaklarda hacılar için kalma yeri de mevcut. Tapınakların taş oymaları dantel dantel, bazılarında Mahabarata'tan , Ramayana'dan ( Hint destanları) sahneler, 7 hayvandan oluşmuş 'yali' sütunlara oyulmuş ve kama sutra. 'Kama Sutra'nın anlamının aşk öğrenmek olduğunu söylüyor rehberimiz. Kama, Aşk Tanrısı 'ymış.Tapınaklarda cinsel imalar olmasının sebebi insanların dikkatini çekip, tapınakları nazardan korumakmış . Nazara oldukça inanılıyor bu topraklarda, bebeklerin yüzleri, kaşları siyahlara boyanıyor amaç onları çirkinleştirip nazardan korumak.

Bir ara rehberimiz bize çok heyecanlı olduğunu ertesi gün eşini ve 3 aylık bebeğini görmek üzere eşinin ailesinin yanına gideceğini söylüyor. Kızının isimlendirme töreni varmış. Geleneğe göre eşi 8 aylık hamileyken ailesinin yanına gitmiş ve ancak bebek 5 aylık olduğunda dönebilirmiş.
Gün batarken turumuz bitiyor ,nefes kesici bir kızıllık kaplıyor etrafı , ben de muz ağaçlarının , maymunların arasından geçerek nehir kenarındaki Mango Tree isimli restauranta gidip , tavsiye üzerine cashew fıstıklı spaghettimi ısmarlıyorum ardından koca bir bardak lassi. Hampi kutsal şehir olduğu için alkol yasak.

Hindistan'da hayat erken başlıyor. Sabah ben de nehir kenarına doğru yollanıyorum. Tapınak filinin banyosunu görme peşindeyim. Nehir kenarına geldiğimde bambaşka bir manzarayla karşılıyorum. Sarı, turuncu ışıklar altında nehirde sarileriyle yıkanan , oynayayan kadınlar, çocuklar, adamlar... Tertemiz bir neşe , coşku yayılıyor bembeyaz yıkanmış çarşafların arasından. Nehirden çıkan kadınlar yanlarına çağırıyorlar beni, bir şekilde sohbet edip gülüşüyoruz. Kalbimde minnet duyguları ...
Günün geri kalanında gitmediğim tapınakların ziyareti var. Her adımım kalbimdeki notalarla, usulca dolanıyorum. Köyün dışında konaklayan, yemeklerini paylaşan otobus otobus hacıları görüyorum, ağaç dallarıyla tapınak kenarında kriket oynayan çocukları, köyün geniş caddesindeki eski , virane dukkanlarında uyuklayanları, salınan çarşafları.....


Gezginden gezgine notlar;
Hampi'de zamanınız varsa ve dinlenmek istiyorsanız biraz biraz da chill, Hampi Bazaar değil de ,nehrin karşı kıyısında kalabilirsiniz.
















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder